ester-c

vitamin c’nin ester formu, standart c vitamininden dört kez daha hızlı dokulara girer, vücut dokularında daha uzun süre kalır ve elde edilen vitamin c düzeyleri de dört kat daha yüksektir. ayrıca, sadece 1/3’ü idrarla kaybolur.

• bağışıklık sistemini güçlendirir.

• sigaranın olumsuz etkilerini azaltır.

• cildi korur, cilt gerginliğini ve parlaklığını destekler.

• damarları korur.

• hdl-kolesterolü artırır.

• ldl-kolesterolün damarsal zararlarını engeller.

• damar duvarını güçlendirir.

• damarın iç yüzeyini korur

• damar duvarının esnekliğini destekler. antioksidan yararları nedeniyle uzun yaşamı destekler

c vitamini (askorbik asit), dokuların gelişimi ve tamiri, adrenal bez fonksiyonu ve sağlıklı dişetleri için gerekli bir antioksidandır. antistres hormonların oluşumunda yardımcıdır, kirliliğin zararlı etkilerine karşı korur. kanseri önlemede yardımcıdır. enfeksiyonlara karşı koruyucudur ve bağışıklığı artırır. ayrıca demir emilimine de yardımcı olur. (bkz: osman müftüoğlu)

vitamin c’nin normal dozlarda tek yan etkisi ishal ve gastroin-testinal rahatsızlıklara yol açmasıdır.bu yan etkiler büyük bir oranda vitamin c’nin kendisinin asidik olmasından kaynaklanır.yeni bir teknoloji geliştirilmiş ve vitamin c’nin bu sakıncası ortadan kaldırılmıştır.ayni an-da bu yeni teknoloji vitamin c’nin çok önemli bir metabolitini de tanıtmış-tır.inter-cal corporotion,unik bir üretim tekniği ile ascorbic acid’in asidi-tesini nötralize ederek dehyroascorbate ve threonate formasyonunu maksimal düzeye çıkarmıştır,bu şekilde sinerjik olarak vitamin c’nin absorbsiyonu hızlandırılmış ve kullanımı da arttırılmıştır.bu teknoloji; u.s.patent no.4,822,816 (markham,1989) ile tescil edilmiştir.bu ascorbate/c metabolit kompleksleri ester-c® ticari adı ile pazarlan-maktadır ve bunlar 5 ayrı değişik mineral form halinde üretilmektedir. (calcium,magnesium,zinc,potassium ve sodium ascorbate).

ester-c normal c vitaminleri gibi asidik değildir.özel bir proseslenötralize edilmiştir,yüksek dozlarda bile midede ekşime yapmaz.

– ester-c normal c vitaminlerinde bulunmayan,birlikte sinerjik etkiyapan mineral askorbatlar,aktif metabolitler (ca-l-threonate ve ca-ascorbate) ihtiva eder.bu nedenle bioyararlanımı tamdır.

– ester-c mineral askorbatlar ve metabolitler hücrelerde maksimumkonsantrasyon sağlar.bu nedenle daha faydalı,daha çabuk ve daha uzun süreli etkilidir.

– ester-c mineral askorbatın emilimi normal c vitamininden 2 kat daha hızlı ve yüksektir.bunun sebebi ihtiva ettiği metabolitlerdir.

– ester-c mineral askorbat beyaz kan hücrelerini normal c vitamininden 4 kez daha fazla arttırır.

– ester-c mineral askorbatın emilimi yüksek,atılımı azdır.çünkü tamamına yakını vücutta kullanılır.

– ester-c aktif metabolitleri sayesinde daha fazla antioksidan özellikgösterir.

kaynaklar :

– life science, vol.49, august 1991 / m.j.fay and a.j.verlangieri

– chemical pathology and pharmacology, vol.57, no.1, july 1987 / marilyn j.bush and a.j.verlangieri

– international clinical nutrition review, vol.10, no.1, jan.1990 /jonathan v.wright, m.d. and raymond m.suen, mtacp

– nature, vol.364, july.1, 1993 / juan carlos vera, coralla i.rivas, jorge fischbarg and david w. golde, 3rd conference on vitamin c, new york academy of science,vol.4, 98

– life science, vol.48, april 1991 / a.j.verlangieri,ph.d.,michael j.fay and anthony w.bannon

Birbirinden Süper, Çılgın ve hatta Efsanevi İngilizce Kelimeler 1

scrutiny — dikkatli inceleme

masquerade — maskelemek

clandestine — gizli

covertness — kapalı olarak

dormant — uykuda

fraud — dolandırıcılık

reputable — saygın

induce — uyarmak

ostensibly — görünüşte

hoax — şaka, oyun, muziplik

scarcity — kıtlık

intimidation — gözdağı

reciprocity — karşılıklılık

Reconnaissance — keşif
compromise — taviz

forgery — sahtecilik

unsolicited — istenmemiş

entity — varlık

derogatory — küçültücü

assessment — değerlendirme

intrusive — davetsiz

exhaustion — tükenme

monetary — parasal

sprawl — yayılma

asset — varlık

PPPoE Frame Header

Ethernet Frame 1500 bytes

** Destination_address (48bit): Unicast veya broadcast hedef adresi. PPPoE istemcisi PPPoE Serveri bulmak için burada ethernet broadcast adres (0xffffffff) kullanır. PPPoE server belirlendikten sonra , iletişim için unicast adres kullanılır. Session sırasında bu alan discovery sırasında belirlenmiş olan unicast adresi kullanılması gerekmektedir.

** Source Address (48 bit): Kaynak cihazın Ethernet MAC adresidir.

** Ether Type: Discovery veya Terminate kısmında 0x8863, Session kısmında 0x8864 değerini alır.

** Checksum (16 bit):  verinin duzgun oldugunun kontrolu icin kullanilan yöntem çıktısı.

** Ver: PPPoE versiyon numarası.

** Type (4 bit): PPPoE tipi

** Code (8 bit): PPPoE paket tipi. (PADI,PADO,PADT,PADS paketleri)

** Session_ID (16 bit): PPP oturumunun tanımlayıcı değeri

** Length (16 bit): PPPoE Payload’ının (PPP) uzunluğunu gösterir. Ethernet veya PPPoE header’larının uzunluğu dahil değildir.

** Protocol (8-16 bit, değişken): 16 bite kadar yer ayrılmış tag tipidir. Tag tipi listesini ve değerlerini RFC 2516’daki Appendix A’dan kontrol edebilirsiniz.

** Padding (16 bite kadar, değişken): IP packet’teki oktet değerini gösterir.

**Oktet: 2 byte (16 bit) büyüklüğündeki veri


Referanslar: https://tools.ietf.org/pdf/rfc1661.pdf
https://tools.ietf.org/pdf/rfc2516.pdf

SLAAC Notları (Stateless Address Autoconfiguration)

SLAAC, IPv6 node’larının herhangi bir server’a ihtiyaç duymadan IPv6 adresi alabilmesine olanak sağlayan bir mekanizmadır. Bu mekanizma ile host, router’dan aldığı RA paketinden aldığı bilgi ile kendi adresinden ürettiği bilgiyi EUI-64 işleminden geçirerek otomatik bir IPv6 adresi üretip kullanmaya başlar. DHCP’den farkı, SLAAC’ta herhangi bir server yoktur. Router olmadan, node sadece link-local adres üretir. Ancak link-local adresler aynı link üzerinde birbiriyle haberleşemezler. Bu da router olmayan ortamda SLAAC mekanizmasının çalışmayacağı anlamına geliyor. Bu sadece IPv6 ile ilgili bir kavramdır. IPv4’te eşdeğeri yoktur. 
ICMPv6 RA mesajı: Router Advertisement anlamına gelir. Routerlardan, multicast adreslerdeki tüm nodelara gönderilir. Router kendini tanıtır. Periyodik olarak veya RS mesajına cevap olarak gönderilebilir. 
ICMPv6 RS mesajı: Router Solicitation (Router Talebi) anlamına gelir. Routerlardan RA mesajı almak için gönderilir. Belli bir router’a veya multicast adreslerdeki tüm routerlara gönderilebilir. 

EUI-64: Genişletilmiş benzersiz Tanımlayıcı (Extended Unique Identifier) anlamına gelir. OUI ile cihaz tanımlayıcısının (MAC adresinden alınan 24 bit) oluşturduğu bir işleme denmektedir.

Kaynaklar:
https://tools.ietf.org/html/rfc4861#section-4.1

https://tools.ietf.org/html/rfc4862

pas de liberte pour les ennemis de la liberte

Kaynak

fransız devirminin babalarından louis de saint-just efendinin veciz ifadelerinden biridir. özgürlük düşmalarına özgürlük yok anlamına gelir. bugünün avrupasında da extremist liberallerin avrupa’da yaşayan müslümanlar için kullandığı ifadelerden biridir. no freedom to the enemies of freedom demektedirler. terör rejimini anımsatan ürkütücü bir söylemdir.

şimdinin avrupasında geert wilders bu söylemin en önde gelen savunucularından biridir. amerika’da ise paul berman vardır.

Türkçede ve Japoncadaki, Şaşırtıcı Derecede Birbirine Benzeyen Deyimler

Kaynak

deyimler, bir dil ve kültüre ilişkin faydalı kaynaklardır. farklı dillerdeki adların birbirine benzeyip benzemediği çok fazla dikkat çekmez iken, özel anlam taşıyan kelime gruplarının benzerliği dikkat çekicidir. türkçe ve japonca’da bu türde deyimler var mıdır acaba?

hem türkçe, hem de japonca deyimler açısından çok zengindir. tamamen birbirinin aynı deyimler var olduğu gibi, benzeşen deyimler ve kelimeleri benzer olup anlamı farklı olan deyimler de mevcuttur. türkçe ve japonca’nın birbirine benzer deyimleri, tamamen aynı deyimlerinden sayıca hayli fazladır. her iki dilde de aynı durumlara yönelik deyimlerin kullanılagelmesi de oldukça ilginçtir. şimdi konularına göre gruplandırılmış benzer deyim örneklerine bir göz atalım:

insan ve insan vücudu

“eli uzun” deyimi, türkçe’de de, japonca’da da hırsızlık eğilimi olan kişileri tarif ederken kullanılır. “el” ile ilgili bir diğer deyim “el birliği yapmak” olup, hem türkçe’de, hem japonca’da aynı anlamda kullanılmaktadır.

“bakacak yüzü olmamak” diyerek, hem türkler, hem japonlar, çok utanılan bir durumu ifade etmektedir. bir japon’un “kulağı ödünç vermek” dediğini duyarsanız, “kulak vermek” deyimini anlayın.

“göze göz, dişe diş”, türkiye’de ve japonya’da aynı anlamda kullanılmaktadır; bu deyimin kökeninin hammurabi kanunları olması muhtemeldir.

“kol altı”, japonlar tarafından rüşvet anlamında kullanılmaktadır. türkçe’de ise “el altı”, gizlilik sözkonusu olduğunda kullanılmakla birlikte, rüşvetle ilgili olarak kullanılabilmesi de mümkündür.

insanların asla değişmediğini anlatmak için türkçe’de “7’sinde ne ise 70’inde de o” denirken, japonca’da “3 yaşındaki huy 100 yaşına kadar” denmektedir.

japonca’da “ayakların dibine (tabanına) bakmak”, bir kimsenin zayıf yönünü kullanmak anlamındadır. oysa türkçe’de “dost başa, düşman ayağa bakar” denir. “ayak”, her iki deyimde de kişinin zayıf yönü anlamında ise de, türkçe deyimde sadece bu zayıflığı görmek, fark etmek anlamı varken, japonca deyimde bunu kullanmak söz konusudur.

“burnu yüksekte” deyimi, hem türkçe’de hem de japonca’da neredeyse aynı anlama gelse de, bakış açıları birbirine terstir. türkçe’de bu deyim kişinin kendisi için asla kullanılmaz, yalnızca başka insanları tarif ederken kullanılır ve oldukça olumsuz anlam yüklüdür. japonca’da ise kişi kendi duygularını ifade ederken de bu deyimi kullanabilir ve bu deyim iyi anlam içerir.

hayvanlar

“bir taşla iki kuş vurmak” deyimi, japonca’da da türkçe’de de aynıdır. “uyuyan yılanı uyandırma!” sözü japonca’da nasıl söylenir dersiniz? “çalıdaki yılanı dışarı çıkartma!”

türkiye’de en bol bulunan hayvanların kedi-köpek olması sebebiyle sanıyorum, japonlar’ın “köpekle maymunun arası” olarak ifade ettiği deyim, türkler tarafından “kedi-köpek gibi” şeklinde kullanılır.

japonca’da “kediye para” şeklinde söylenen deyim, türkçe’de “eşek hoşaftan ne anlar” olarak yine hayvan imgeleriyle aynı anlamı vermektedir. “kitap kurdu”, türkçe’de ve ingilizce’de sık kullanılan bir deyimdir. japonca’da ise bu kişilere “kitap böceği” denir. neredeyse aynı değil mi?

türkçe’deki “balık istifi”, japonca’da “sushi gibi dizilmiş”tir. görüldüğü üzere bu da hemen hemen aynıdır.

doğa

türkiye’de çok sık kullanılan ve küçük birikimlerin büyük şeylere dönüştüğü anlamını taşıyan “damlaya damlaya göl olur” sözü, japonya’da “biriken tozlardan dağ olur” şeklinde söylenmektedir.

türkiye’de en yaygın meyve elma olduğu için, birbirine benzeyen insanlar “bir elmanın iki yarısı gibi”dir; japonya’da ise benzeyen kişiler “iki kavun”dur.

japonca’daki “suda akıtmak” deyimi anlamca, “köprünün altından çok sular akması”na benzer.

nesneler

türkçe’de sessiz kalmayı övmek için kullanılan “(söz gümüşse) sükut altındır” sözü japonlar tarafından da aynı şekilde kullanılmaktadır. japonlar’ın “su köpüğü” olarak ifade ettiği deyim, türkler tarafından “sabun köpüğü” olarak kullanılmaktadır ve geçici, etkisi kısa süren anlamındadır.

diğer

“arası iyi olmak” dendiğinde, hem japonlar, hem türkler kastedileni gayet iyi anlar.

insanların kendi uzmanlık konularını bireysel işleri söz konusu olduğunda kullanamadığını ifade ederken türkçe’de “terzi kendi söküğünü dikemez” denirken, japonca’da “doktor kendi hastalığını iyi edemez” denmektedir.

japonlar’ın “deniz fenerinin dibi karanlıktır” deyimi, türkler’in “mum dibine ışık vermez” deyimi ile aynı anlamdadır.

sırlar söz konusu olduğunda japonlar, “duvarların kulağı, kapıların gözü vardır” derken, türkler “yerin kulağı vardır” der.

türkçe’de “pişmiş aşa soğuk su katmak” ile kastedilen anlam, japonca’da “sıcak suya soğuk su katmak” olarak ifade edilir.

“gemiyi kaçırmak” şeklinde japonca’da söylenen deyimde “gemi” ifadesinin kullanılması, sanırım japonya’nın bir ada ülkesi olmasından ileri geliyor; türkçe’de aynı anlama gelen deyim, “trenin kaçması”dır.

utanç halinde, türkler “yer yarılsa da içine girsem” derken, japonlar da “bir çukur olsa da girsem” demektedir. 

yukarıda belirtilen deyimler, sadece seçilmiş örneklerdir. araştırıldığı takdirde, çok sayıda benzerlik bulunacaktır.

diller arası böyle benzerlikler, dil öğrenimini kolay ve ilginç hale getirmektedir.

abd anayasasının 5. ek maddesi

“no person shall be held to answer for a capital, or otherwise infamous crime, unless on a presentment or indictment of a grand jury, except in cases arising in the land or naval forces, or in the militia, when in actual service in time of war or public danger; nor shall any person be subject for the same offense to be twice put in jeopardy of life or limb; nor shall be compelled in any criminal case to be a witness against himself, nor be deprived of life, liberty, or property, without due process of law; nor shall private property be taken for public use, without just compensation.”

duru$ma oncesi, duru$ma sirasinda ve duru$ma sonrasinda size sorulan tum sorulari cevaplamayi reddetmenizi saglayan anayasal hak. $oyle ki size hakimin davanin ba$inda sordugu “size yapilan suclamalari anladiniz mi?” sorusunu bile savunma tarafi cevapsiz birakmakta serbesttir. 

sorulan sorulara verilen her cevap ki$iyi suclayici ya da suclu olduguna kanit olu$turucu anlam ve mana ta$idigindan ifade veren ya da suclanan ki$inin kendisini devletin gucunden korunmasini saglar. 

diyaloglarda da, “are you taking the fifth?” ya da “he will be taking the fifth on any and all questions posed on him” $eklinde gecer avukat jargonunda. 

Kaynak

Performans Değerlendirme Terimleri

Motivasyonu yüksek : Sazan gibi her işe atlayan, bilumum angarya yüklenebilir şahsiyet.

Etkili sunuş yeteneğine sahip : Ortalamanın üzerinde güzel/yakışıklı kişi; cillop gibi.

Beden dilini kullanabilen : “Bi su alabilir miyim” derken kaşı gözü oynayan sakat kişilik; Ne yapacağı belli olmaz.

Problem çözme yeteneği olan : Havuz problemleri çözerek büyümüş olduğundan her konuda çözülecek bir problem arayan, rahatsız mizaçlı kolej talebesi; problem çözebiliyorsa, problem de çıkartabilir, dikkatle izlenmesi lazım gelir.

Takım çalışmasına yatkın : İki eliyle bi şeyi doğrultamayan, lakin kalabalığın arasında kaynamayı becerebilen ve iş yapıyo imajı çizebilen; çakal.

Stresle başa çıkabilir : Dünya yansa umurunda olmayan rahat kişilik, gevşeklikte ve lakayitle sınır tanımayan (Not: Polyannagillerin istihdam edilebilenleri de benzer özellikler gösterir, zinhar karıştırılmamalıdır)

Zamanı iyi kullanan : Müdürünün ruhu bile duymadan, mesai saatleri içinde kahve içip fal baktıran, internette gezip solitaire oynayan, icabında kuaföre gidip saç-baş bile yaptıran yaratıcı, neşeli, eğlenceli kişilik; ha bi de saat 6 oldu mu bi dakka bile durmaz ve çıkar gider bu tipler.

Değişime açık : Yalaka, bukalemun, fırıldak kişilik.

Koç’luk yapabilir : Ara gaz verip çalışanları bedavaya çalışmaya ikna edebilen hin oglu hin.

Etkili satış becerilerine sahip : Ağızlarından girip burunlarından çıkmak suretiyle, müşterileri kandırmayı başarabilen tilki şahsiyet; herşeyi satabilir bu tipler, sizi de satabilir, dikkatli olun.

Müşteri odaklı : Şirkete karşı müşterilerle ittifak yapan hain tip; brütüs.

Temsil yeteneği olan : Her toplantıda basına demeç veriyormuşçasına havalara giren, kendini bi birşey sanan, …. havada kişilik.

Uyumlu : Suya sabuna dokunmayan, etliye sütlüye karışmayan silik kişican, TRT’nin beraber ve solo şarkılar korosunda 30 yıl soloya çıkmadan durabilir, otistik te olabilir.

Dışarıya açık bir kişiliğe sahip : Sürekli ofis dışında.

İyi iletişim becerilerine sahip : Sürekli telefonla konuşur.

Ortalama bir eleman : Kafası pek basmaz.

Üstün niteliklere sahip : Şimdiye kadar önemli bir hata yapmadı.

İşi her zaman birinci önceliktir : Flört bulamayacak kadar çirkin.

Sosyal hayatında aktif : Sürekli kafa çeker.

Ailesinin sosyal hayatı aktiftir : Eşi ve çocukları da kafa çeker.

Bağımsız çalışabilir : Kimse tam olarak ne iş yaptığını bilmez.

Süratli düşünür : İyi bahaneler uydurur.

Dikkatlice düşünür : Karar veremez.

Mantığını iyi kullanır : İşi başkasına yaptırır.

Kendini çok iyi ifade edebilir : Türkçe konuşabilir.

Liderlik yeteneklerine sahiptir : Uzun boyludur veya bağıra çağıra konuşur.

Geleceği çok iyi okur : Bayağı şanslıdır.

Neşesi yerindedir : Belden aşağı bir çok fıkra bilir.

Kariyerine çok önem verir : Adamı arkadan bıçaklayabilir.

Sadıktır ve güvenilirdir : Başka yerde iş bulamamıştır.

Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz – Şiir Zamanı

Evet bir şiir zamanına daha hoş geldiniz. Sıradaki şiirimiz sayın Şükrü Erbaş’tan gelsin.

köylüleri niçin öldürmeliyiz ?
çünkü onlar ağırkanlı adamlardır.
değişen bir dünyaya karşı
kerpiç duvarlar gibi katı
çakır dikenleri gibi susuz
kayıtsızca direnerek yaşarlar.
aptal, kaba ve kurnazdırlar.
inanarak ve kolayca yalan söylerler.
paraları olsa da
yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
herşeyi hafife alır ve herkese söverler.
yağmuru, rüzgarı ve güneşi
birgün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
düşünemezler…
ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
topraklarını
büyütmeye çalışırlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar karılarını döverler
seslerinin tonu yumuşak değildir
dışarıda ezildikçe içeride zulüm kesilirler.
gazete okumaz ve haksızlığa
ancak kendileri uğrarsa karşı çıkarlar.
karşılığı olmadan kimseye yardım etmezler.
adım başı pınar olsa da köylerinde
temiz giyinmez ve her zaman
bir karış sakalla gezerler.
çocuklarını iyi yetiştirmezler
evlerinde kitap, müzik ve resim yoktur.
birgün olsun dişlerini fırçalamaz
ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar yanlış partilere oy verirler
kendilerinden olanlarla alay edip
tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.
devlet; tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir
devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar.
yiğittirler askerde subay dövecek kadar
ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır-
ezim ezim ezilirler.
enflasyon denince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler.
onbir ay gökyüzünden bereket beklerler,
dindardırlar ahret korkusu içinde
ama bir kadının topuklarından
memelerini görecek kadar bıçkındırlar
harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez
şehre giderler!…

köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler
birbirlerinin evlerine ancak
ölümlerde ve düğünlerde giderler.
şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar
gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır
ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar.
binlerce yılın kabuğu altında
yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır.
aldanmak korkusu içinde
sürekli birbirlerini aldatırlar.
bir yere birlikte gitmeleri gerekirse
karılarından en az on adım önde yürürler
ve bir erkeklik işareti olarak
onları herkesin ortasında azarlarlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar otobüslerde ayakkabılarını çıkarırlar
ayak ve ağız kokuları içinde kurulup koltuklara
herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden
kızlarının talihsizliğini ve hayırsız oğullarını anlatır,
yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde
bunun, tanrının bir lütfu olduğuna inanırlar.
ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta
gizli bir övünçle, uzak şehirdeki
zengin akrabalarından sözederler.
kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar
ama sokağa çıkar çıkmaz hünküre hünküre
yollara tükürürler…
ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine
şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar ilk akışamdan uyurlar.
yarı gecelerde yıldızlara bakarak
başka dünyaları düşünmek gibi tutkuları yoktur.
gökyüzünü, baharda yağmur yağarsa
ve yaz güneşlerini, ekinlerini yeşertirse severler.
hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe
-bu, verimi yüksek bir tohum bile olsa-
sonuçlarını görmeden inanmazlar.
dünyanın gelişimine katkıları yoktur.
mülk düşkünüdürler amansız derecede
bir ülkenin geleceği
küçücük topraklarının ipoteği altındadır
ve bir kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden,
zamanın derin ırmakları önünde…

köylüleri söyleyin nasıl
nasıl kurtaralim?

Az Kişi Tarafından Bilinen Şaheser Filmler 2

not. altta actigim basligi burada da paylastim. gerekli aciklama.kismi var. 300 film de az kisi tarafindan bilinmese de onemli filmlerdir. elestirmeden once. okuyun. listeyi kıstım biraz. şimdi de sayılara ya da diğer filmlere takarlar. yapacak bir şey yok.

(bkz: zihin acan kitap gibi filmler)
…………………………………………………………………………………

1) naked
insanın evrimi, yabancılaşma ve akıcı, çarpıcı konuşmalar, başarılı mike leigh filmi.

3)the sunset limited
siyah-beyaz, bilgi-cehalet, yaşam-ölüm, bütün zıtlıklar bir odada sadece iki oyuncunun konuşması üzerine ilerliyor

4) novaya zemlya
hapishanelerde yer kalmayınca, rus ve çeçen suçluların, gözetimdeki bir adaya yerleştirilmesi ve gelişen olaylar. medeniyetin, doğal şartlar konusu zorladığı takdirde gelebileceği boyutlar ve rus gözünden insan doğası.

6) flatliners
tıp öğrencilerin kendilerini 1 dakikanın aşağısında, geçici olarak öldürmesi ve geri uyanmaları, o beyaz ışık dediğim yerde ne gördüler

7) dream with the fishes
yaşam ve ölüm, ne kadarımız yaşama ne kadaramız ölüme tutunuyor ve hayatın engellediği tutkuların peşinesadece ölüme yakınlaşınca mı gideriz. yaşama ne kadar bağlıyız

8) doubt
dinin insan ilişkilerindeki sırları, gerçekten dine uygun yaşamak insan doğasına ne kadar uygun

9) he was a quiet man
kimsenin göremediği bir insan kendisini nasıl gösterebilir, erkeklerin hayalarının yasalarla sıkıştırıldığı bir dünyada insanların dikkatini çekmek için ne yapılabilir. gerçek ve hayal, bunlara ayırdığımız süre ne. iş hayatında insanın toplumun gözündeki yeri

12) bom yeoreum gaeul gyeoul geurigo bom
doğa ve insanın bir keşişin gözünden uyumu, çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık. hayatın 4 mevsimi. sembolik anlamlar. kim-ki duk’un en sevdiğim filmi

13) los cronocrímenes
zamanda kırılma üzerine enfes bir film. gerilim gücü yüksek, sürükleyici ve çarpıcı

14) house of games
gerçek ve kurmacanın birbiri içine geçtiği, psikolog bir kadınla poker oyunu içerisinde gibi hissetiğiniz david mamet filmi. hasta ve normal, suçlu ve masum. zıtlıklar ve filmin sonu çok iyi, tam bir gece filmi

16-17) the playerve barton fink
hollywood’un mutfağındaki sağlıksız koşulları gördüğümüz, hamamböceklerinin cirit attığı (ırkçı bir benzetme değil) enfes iki film. şu iki arka arkaya izlerseniz, sinemadan beklentiniz de değişir

18) last night
kıyamet kopsa insanlık bunu nasıl karşılar, o bir gün ve dünyanın farklı ülkelerindeki insanlar

19) after hours
harika bir gece filmi daha. insanlara ne kadar sürede güveniriz, önyargılar bizi nereye sürükler. bulmaca gibi ilerleyen bir film. martin scorsese’ten çok farklı bir film

20) englar alheimsins
delilik, aile, toplum, ilişkiler. sürrealist bir biçimde giden film konuşmaları, komplo teoreliriyle sizi sizden alacak türde.

21) ı’m here
spike jonze’ten çarpıcı bir kısa film, 2 robotun zıtlıklar içindeki uyumu ve melankolik bir atmosferde beraberlikleri

22) kes
ingiltere’deki buz gibi eğitim sistemi ve aile disiplini arasında sıkışan bir çocuğun, kuşlarla ilişkisi. insandan daha çok hayvanlara yakınlaşan insanoğlu

23) bab’aziz
mistisizmin en güzel örneklerinden. masalımsı anlatımı ve insanı büyüleyen ilahileriyle harika bir nacer khemir filmi

24) smultronstallet
rüyalar ve gerçek, de chirico’nun resimlerinden fırlamış gibi duran bir ingmar bergman filmi. yaşlılık-gençlik, başarı-belirsizlik zıtlıkları içerisinde bir yol hikayesi

25) chasing amy
ne kadar medeni olursak olalım, ne kadar aldırmaz olursak da olalım ve en önemlisi hangi ırktan olsak da olalım aşık olma insanın asla geçmişi sorgulamasına engel olamıyor. çizgi roman sevenlerin kaçırmaması gereken bir film. kanımca kevin smith’in en olgun ve güzel işi. sevdiklerimiz için ne kadar fedakarlık ederiz ve ne kadar karşılık alırız.

judgment at nuremberg
2.ci dünya savaşından midesi bulanlara ilaç gibi gelecek 2.ci dünya savaşı temalı mahkeme filmi. alman insanın sınıflara göre hitlere bakış farkları. ön yargılar ve sağlam bir özeleştiri içeren, insanlığı sorgulayan bir stanley kramer filmi

28) strings
hamlet uyarlaması gibi duran, iplerle dünyaya bağlı ve herkesin bir iple birbbirine bağlı olduğu sağlam bir animasyon.

29) akiresu to kame
post modern sanatı eleştiren çok başarılı bir takeshi kitano filmi. resim sanatının geleceği ne, galeri ve sanatçı ilişkileri.

30) seconds
olmak istediğimiz kişi değilsek, yaşam çok rutin ve sıkıcıysa, bize başka biri olma imkanını verseler, yeni bir başlangıç yapsak hayat nasıl olurdu?

31) la meglio gioventù
italya’nın 40 yılı bir ailenin gözünden aktarılıyor. çok uzun olsa da çok kısa gelecek hayat gibi bir film

32) ghost worldve frances ha
yabancılaşma, tutunamama ve olgunlaştıkça biz gibi çehre değiştiren arkadaşlık. biri çizgi roman uyarlaması diğeri siyah beyaz olan çok çarpıcı güzel 2 film. iki filmde de kamera 2 kız arkadaşın değişen yaşamlarında hareket ediyor.

33) my dinner with andre
tek mekanda geçen, bir yemekte sohbet halinde devam eden filmde, siyaset, din, sanat ne varsa bulacaksınız. anlatılarlar gözünüzün önünde canlanacak.

34) ılha das flores
bir domtesten çöplüğe kadar insanı huzursuz eden, keşke izlemeseydim diyeceğiniz kısa film. tüketim toplumunun korkunç boyutları, bizim bildiğimiz ama görmek istemediklerimizi göreceğimiz bir yapım

35) the broken circle breakdown
müzik-sessizlik, din ve inançsızlık. ve cevap verilmek istemeyen sorular. listenize atacağınız soundtracklere sahip, sizi salya sümük ağlatabilecek bir film. filmin zirvesinde yer alan tirad sahnesine özellikle dikkat. darwin ve bilimadamları…

36) la guerre du feu
80.ooo yıl öncesinde ilk ateşin homosapien-neandertal saflarda gidip gelen öyküsü. çekildiği yıla göre çok iyi görselliğe sahip

37) también la lluvia
kristof kolomb üzerine film çekmek için bolivya’ya gelen, kendini daha üstün gören insanların şahit oldukları. herşey satılık, yağmur bile. sömürgeci zihniyetin geçmişten günümüze şekil değiştirmesi

38) ınherit the wind
taşrada bir okulda öğrencilerine darwin ve evrim üzerine bilgiler veren ileri görüşlü bir öğretmenin, önce kasaba halkının sonra da hristiyanlığın savunucusu bir avukatın elinden kurtulmak için verdiği hukuki mücadele. mahkeme salonunda dehşet dialogların olduğu filmin yönetmen koltuğunda yine stanley kramer var

40) mia aioniotita kai mia mera
yunanistan deyince, theodoros angelopoulos’u unutmak olmaz. yaşlanmış bir yazarın, dantevari sokaklardan, sınıra, küçük bir çocukla yolculuğuna tanık oluyoruz. cehennemden, arafa oradan cennete mistik bir yolculuk

41) angst essen seele auf
ırkçılık üzerine başarılı başka bir yapım. bu sefer zıtlıklar siyah-beyaz, eğitimli-cahil ve yaşlı-genç olarak verilmiş. toplumun insan üzerideki baskısı. insanın diğer insanlar için değeri.

42) el método
tek mekanda geçen enfes bir film. aynı zamanda the exam bu filmden etkilenmiştir. işe alınabilmek için ne kadar ileri gidebilirsin. dışarısının distopik bir kaos içerisinde anlatıldığı, başvuru odasında gerilimin sn derece kendisini hissettirdiği başarılı bir film

43) la planète sauvage
insanoğluna hayvanlar için empati kurmasına yardım edecek başarılı bir animasyon. insanlar başka bir çeşit gelişmiş canlı tarafından aynı bizim hayvanlara yaptığımız gibi tasmalarla gezdirilse, vahşi olanları hunharca katledilse ne yapardık?

44) punishment park
deneysel bir film. belgesel gibi ilerlerken mahkeme sahnelerindeki konuşmalar çok can alıcı. cezanın affı için belli bir kilometreyi polislere yakalanmadan geçmeye çalışan aktivist gençler ve karşısından zorba polis devleti

45) ıdiot
fyodor dostoyevski’nin budala romanının birebir sinema versiyonu. ben çok başarılı buldum. bölüm bölüm anlatılmış. saflık ne kadar iyi bir meziyet ve dinin doğruluğun temsilcisi gibi durmak bizi toplumda nasıl bir hale sokar.

46) god on trial
yahudi kampında ölmeden önce tanrıyı, kurdukları mahkemede sorguya çeken, umutsuz insanların dramı. yahudiliğin başından beri, tanrının gazabı ve haklılığı

47) animals with the tollkeeper
tim roth’un oynadığı enfes bir film. yol hikayesi, fantastik öğeler herşey var filmde. big fish’i beğenenler bu filme de hayran kalır. hayatın anlamı, yaşam ve beklentiler

48) adams æbler
bir kilisede kendisini tamamen tanrıya adamış peder ve ceza affı için yanında çalışan suçluların hikayesi.

good night, and good luck.
1950’lerin amerikasında radyo-televizyon gazeteciliğinin ilk günleri george clooney’in yönetmenliği altınd ele alınmış

49-50) scener ur ett äktenskap ve who’s afraid of virginia woolf?
evliliğe karşı bakışınızı değiştirecek ve beraber bir ömrü sorgulatacak 2 film. tiyatro oyununu sevenler bu iki filmi izlesin. bunları beğenen 1968 yapımı faces filmine de bakmalı

51-52) deathtrap ve sleuth
2 film de poe, doyle gibi büyük yazarların eserlerine saygı duruşunda bulunurken, sürpriz kurgusuyla sürükleyici bir biçimde kendisini izletiyor. tiyatro oyununu sevenler bu iki filmi de izlesin

53) equus
atlara takıntılı bir ruh hastasıyla onu iyileştirmeye çalışırken kendi mantığını zorlayan bir doktorun hikayesi. 12 kızgın adam’ın yönetmeni, sidney lumet’ten yine güzel bir film. deliliğin sınırlarında gezdirecek türden. aile ve din iyi bir biçimde kaleme alınmış.

54) sling blade
içerden çıkan sorunlu bir adama karşı toplumun önyargısı ve problemli bir aile hayatı yaşayan çocuğun sıradışı arkadaşlığı

55) onibaba
savaştan kurtulanların eşyalarını çalan kaynana ve kızın kendi aralarındaki akıl almaz mücedelesi. yerel efsanelerle birlikte sıradışı bir korku filmi

56) der siebente kontinent
haneke’den yine hayattan soğutacak bir film. tüketim toplumu içerisinde orta sınıfın günlük yaşayışı bir makine gibi kayda alınmış. sürpriz sonuyla çok çarpıcı etkisi altında bırakacak bir film

57) das boot
tek mekan filmlerinin padişahı. 3 buçuk saatin neasıl geçtiğini anlayamadığınız, karakterleri ve konuşmalarıyla o dönemin siyaseti hakkında da bilgiler veren harika bir alman filmi

58-59) stand and deliver ve the first grader
eğitimin rengi ve yaşının olmadığınu gösteren etkileyici 2 film, toplumun peşin hükümlerini kıracak türden

60) carnage
tek mekanda geçen, karı-koca, eğitimli-az eğitimli, üst orta sınıf ve alt ortasınıf çatışması. kahveden alkole erkek ve kadının karşı cinsin gözünden rollerinin ortaya çıktığı güzel bir film

62-63) …and justice for all. ve the verdict
mahkeme salonunda geçen iki güzel film. otoritenin sorgulanması ve insanların güvendiği değerlerin aslında nasıl şekil değiştirebilen bir yapıda olduğunu görmemizi sağlayan, adaleti adalet üzerinden eleştiren filmler

64) le hérisson
yaşamın anlamı, ön yargılar ve insanların oturdukları kata göre birbiri hakkındaki peşin hükümleri. doğu-batı medeniyetlerinin insan yaşamına bakışı, dışarıyı görmeyi bilen bir japon balığı misali küçük bi kız çocuğunun gözlerinden aktarılmış

65) the meaning of life
hayatın ne olduğu üzerine kaliteli parodiler ve terry gilliam’ın erken dönemleri

66) what ever happened to baby jane?
biri çocukken biri gençken iki ünlü kız kardeşin bir evde geçen karanlık macerası, kıskançlık, geçmişten gelen nefretle birlikte korkutucu türden bir film. bunu beğenen tystnadene izleyebilir

67-68-69) network ve quiz show ve they shoot horses, don’t they?
televizyon ve programların günümüzdeki yeri. kamera arkasında dönen hileler, insanların aç gözlülüğü ve medya patronlarının kan emiciliği

70) die fetten jahre sind vorbei
zengin insanların evine girip, modern işler çıkartan arkadaşların eskiden kendileri gibi anarşist olduğunu iddia eden burjuva bir adamla dağ evinde geçen hikayesi.

71) they live
en güzel tüketim eleştirilerinden biridir. gözlük sahnesi unutulmazlar arasındadır. medya, din kurumlarının nasıl paravanlar olduğunu görmek için bile izlenilebilir. uçuk ve tadında

74) medianeras
yabancılaşma, üst üste, yan yana ama yalnız yaşayan insanla yığını. güzel bir film. amelie tarzını sevenler izlemeli

75-76) searching for bobby fischer ve fresh
satranç oynamayı sevenlere göre 2 harika film. 2 film de bir çocuğun gözlerinden aktarılıyor. satrançtaki hamlelerin gerçek hayattaki yeri, öğrenen insanlar ve sürprizler

77) the quiet earth
kıyamet ve dünya üzerinde yalnız olduğunu düşünen bir bilimadamı. kilise sahnesi için bile izlenebilir. 28 gün sonra ve ben efsaneyim filmlerini etkilediğini düşündüğüm sahneler var

78) creation
darwin’in türlerin kökenini yazarken yaşadığı iç ve dıç zorluklar. aile ve din gibi kurumların bu yeni fikirlere bakışı ve darwin’in sanrıları

79) mandariinid
savaş karşıtı çok beğendiğim filmlerden

80) le procès
şüphesiz ki kafka’nın dava kitabı daha güzeldir ama orson welles’in gözünden bu filmi izlememek de olmaz. sahneler, mekanlar çok başarılı

81) den brysomme mannen
kuzey avrupa’nın cennet diye tanımlanan günlük yaşamına akılcı bir eleştri. sorunsuz, dertsiz bir urban bir cennet teması sorun çıkartacak bir adamın terk etme isteğiyle ilginç bir şekil alıyor. fntastik sayılabilecek film, güzel bir eleştiri sunuyor

82) rumble fish
küçük bir kasabada yaşamak, o kasabaya fazla olup yerel otoriteleri rahatsız etmek. francis ford coppola’dan farklı bir film

83) the music never stopped
müziğin insan hayatındaki yeri, hatırlatma gücü son hippienin ağzından aktarılmış. güzel bir doktor-hasta filmi. müzikleri harika

85) pleasantville
2 kardeş 60’ların televizyon dizisi içerisine girer ve oradaki ütopyayı altüst edecek “başarısızlık”kavramını diziye taşırlarsa neler olur. çok iyi film, sanatla ilgilenen kim varsa izlemeli

86) le tableau
sarayda yaşayan bitmiş “aristokrat” resimler ve onların saraya kabul etmediği, eksik, eskiz niteliğindeki vahşi figürler. çok güzel bir animasyon. türkçeye mutluluğa boya beni olarak geçti. resim sanatını sevenler kaçırmasın

87) saibogujiman kwenchana
delilik üzerine çok tatlı masalımsı bir film. old boy’un yönetmeni chan-wook park’un ellerinden delilerinde gözlerinden göreceğimiz bir film

88) being there
hayatı boyunca evden dışarı çıkmamış bir uşağın farklı insanlarla hayatının kesiştiği, harika bir toplumsal ve politik eleştiri içeren peter sellers filmi.

89) die welle
almanya’da yeniden nazizm canlanır mıydı? bu soru üzerine giden film, öğrenci ve öğretmen arasındaki bu tartışmadan yola çıkıyor.

90) everything ıs ılluminated
ailesinin anılarını toplayan bir çocuğun, geçmişe yönelik yolculuğu, yanındaki karakterler de filme uygun olarak çok sıradışı

91) never let me go
the island filmindense bu filmi tercih ederim. gen kopyalama, insanların kopya haline gelmesi gibi ince konulara değinen filmin kitabı daha iyi ama kitabına yakın sadelikte bir film.

93) cool hand luke
uyumsuz karakterin isavari hapishanedeki yaşamı. birey-toplum, itaat-asilik

94) unbreakable
en iyi çizgi roman filmlerindendir. hayatta herşeyin bir zıttı vardır ve bu zıtlıklar diğer zıtlığı var edecektir, şüphe, sorgulama ve aksiyonsuz bir çizgi roman filmi

98) stay
spoiler vermemek adına hasta-doktor ilişkisi üzerinden giden kolaj niteliğinde bir film diyeceğim. harika bir sonu var bu filmle ilgili sakın spoiler yemeyin çünkü en çok underated filmlerdendir.

100) king lear
kral lear 2008 yapımı olanı tam shakespeare’in dilinde. 2 buçuk saat ama teatral havasıyla kendisini izlettiriyor. listeye bir tane shakespeare koymazsak olmazdı. ben de olmak üzere çoğunluk bu eserleri okumak da zorlanıyoruz.

…………………………………………

savaş karşıtı:

birdy
no man’s land
johnny got his gun

bilim-kurgu

a scanner darkly

surreal

bi-mong
yume
sliding doors
o anjo exterminador
the science of sleep
pierrot le fou

mitoloji – modern yorumlama

the gaze of odysseus
medea

varoluşçuluk

un homme qui dort
ıdioterne

yabancılaşma
(medeniyetten kaçış)

paris, texas
nebraska
los lunes al sol
sans toit ni loi
le feu follet
tyrannosaur
kárhozat
sånger från andra våningen
walkabout
tanin no kao
happiness
nói albínói

inanç sistemi

dekalog
vozvrashchenie
nattvardsgästerna
deusynlige
leviathan
voksne mennesker
something the lord made
ta’m e guilass

distopya-medeniyetin çöküşü

pisma myortvogo cheloveka
soylent green
le temps du loup
metropia
strange days
la jetée

sistem eleştirisi

cet obscur objet du désir
hunger
the magdalene sisters
last year at marienbad
sometimes in april

evrim

powder
ı origins

gözetim toplumu

benny’s video
dans la maison

komünizm

la faute à fidel!
the andromeda strain
novecento
skazka skazok
diarios de motocicleta
soy cuba
oktyabr
tri pesni o lenine
4 luni, 3 saptamâni si 2 zile
before night falls

sanat

3 women
vargtimmen
benny & joon

teatral

mephisto
death of a salesman
the big kahuna
waiting for godot
jesus of montreal
mindwalk
macbeth
chinese coffee

bilim

einstein and eddington

ahlak felsefesi

joyeux noël

sosyal ağ
(simülakrlar-simülasyon)

disconnect
welt am draht
vanishing waves
altered states
sala samobójców

hukuk mücadelesi

the thin blue line
ın the name of the father
m
witness for the prosecution

suç ve ceza

the hit

psikoloji-psikaytri

sybil
clean, shaven
spellbound

felsefe

magnolia
a torinói ló
det sjunde inseglet
when nietzsche wept

yeraltı edebiyatı
(kafkaesk)

kafka
berlin alexanderplatz
barfly
leaving las vegas
de helaasheid der dingen
bukowski*
factotum
gainsbourg
control

alter-ego

anonymous
adaptation

politik

wag the dog
tinker, tailor, soldier, spy
missing
reds
the revolution will not be televised
libertarias
machuca
the wind that shakes the barley
la historia oficial
z
no
bahoz
shooting dogs
der baader meinhof komplex
ıdi i smotri
la noche de los lápices
voces inocentes
cautiva

metinlerarasılık

nostalghia
alexis zorbas
faust

feminizm

the hours
polytechnique
sedmikrásky
the stoning of soraya m.
volver
todo sobre mi madre
rusalka
4 luni, 3 saptamâni si 2 zile

tüketim bağımlılığı

99 francs
falling down

hayatın anlamı:
(yaşam-ölüm)

harold and maude
temple grandin
about schmidt
finding forrester

devrim

viva zapata!
la battaglia di algeri
ıl conformista
land and freedom
giu la testa
oktyabr
chelovek s kino-apparatom
lista de espera
la chinoise

woddy allen evreni

manhattan
deconstructing harry

sinema sevdalısı dostlara faydam olduysa ne mutlu bana.

KAYNAK